Ads 468x60px

5 Mart 2016 Cumartesi

AĞVA ( Merkez - Kilimli Koyu - Ağva İnn Hotel )

Selamlar, sevgiler, saygılar... Bu hafta, haftalardır planını kurduğumuz Ağva ziyaretini yapıp konaklamak için yola çıktık. Henüz Şile semalarında sis bastırdı etrafımızı.


Öğle saatlerine doğru Şile pizza pizza şubesinden 2 tane orta boy pizza aldım. Malum Ağva'da böyle yerler pek fazla yok. Akşam otelde kalmayı planladığımızdan ve otelin yemekleri pahalı olduğundan dolayı hazırlıklı gittik. Hazır yola girmişken birde Şile Fenerini ziyaret edelim dedik.


Daha önce defalarca gelmeme rağmen müze olan kısmı hep kapalıydı. İlk kez açık görünce içeriye girdik hemen. İçerisi küçük bir eskici dükkanından ibaretti. Fenerin yanmasında kullanılan devasa ampuller ve aydınlatma cihazları sergileniyordu içeride.


İçerisi küçük olduğundan bir kaç dakika sonra dışarı attık kendimizi manzara harika... Uzun ve derin bir boşluğa bakıyormuş gibi hissediyor insan.


Kısa bir gezinin ardından Ağva yolunu tuttuk. Ağva'nın virajlı dar ve bir o kadar da doğal yollarında ilerlerken yine sis bastırdı.


Epey virajlı yollardan sonra Ağva semalarına ulaştık. İlk olarak Kilimli Koyuna doğru yola çıktık. Bilmeyenler için Ağva merkeze doğru giderken Petrol Ofisi benzinliğe gelmeden sağdan yukarı doğru çıkan yolu takip ederek ulaşabilirsiniz bu görsel mekana. 


Tabeladan içeri doğru girip yolun sonuna kadar gidiyoruz. Daha önce geldiğimde otobüs ile gelen turist kafilesi resim çekmek için yarışıyordu birbirleriyle neyse ki bu sefer daha sakindi.


Aşağıdaki kayalıkların bu kadar hoş gözükeceği kimin aklına gelirdi ki? Kilimli koyu güzel mi : Evet :)


Gittiğimizde hava epey soğuk olduğundan herkes içeride ki restorantta oturuyordu. Yazın eminim ki açık havada bu manzarada oturup çay içmek büyük zevk verir insana.


Gitme vakti gelmiş ve merkeze doğru yola çıkmıştık bile. Aracımızı yeşilçay nehri kenarına park edip merkezde biraz turladık. Hava soğuk üşümüştük. Limana doğru giderken denizciler kooparatifinde nehre karşı oturup birer çayda burada içtik. Son olarak sahile gidip Yeşilçay nehrine doğru bu harika fotoğrafı çektip otelimizin yolunu tuttuk.


Oteli fırsat kampanyalarından araştırarak bulmuştum. Eşime aylar öncesinden şömine başında yemek sözüm vardı fakat bir şekilde iş güç hastalık vs. derken gelememiştik. Bu tip yerlere hiç rezervasyon yaptırmam. Telefonda yeri görüp beğenirsem kalacağım demiştim. Çünkü edindiğim tecrübelere göre resimlerde gözüktü gibi olmayabiliyordu odalar. Neyse ki odalar istediğimiz gibiydi fakat internette 139 TL yazan odaya 150 TL isteyince karşı çıktım. Biraz bastırıp itiraz edince neyse öyle olsun diyerek odayı verdiler. Normalde tuttuğumuz odanın fiyatı 250 TL'ymiş. İnternet fırsatına 250 yazsaydınız biz zaten gelmezdik diyerek yine karşı çıktım. Neyse ki iyi ve ilgili davranıp gönlümü aldılar. 1-2 Saat kadar uzanıp TV izledikten sonra şömineyi yakmak için oda servisini aradım. Verdikleri odunları az bulmuştum fakat epey yanacağı belliydi ağırlıkları ve şekillerinden. Yanında pürmüz getiren arkadaş uzun süre uğraştıktan sonra köz yapmayı başardı ve gitti. Yanar o merak etmeyin dediyse de ben yellemek için aldığımız pizza kutusunun kartonunu kullandım.


Ateşin istediğimiz kıvama gelmesi rahat 1.5 saat kadar sürdü diyebilirim. Artık bu güzel anın keyfini çıkartmaya gelmişti. Öğlen aldığımız pizzaları şömine kenarına ısınmasını bekledik ve sonrada afiyetle yedik :)


Bu arada içki ve sigara ile işim olmadığını belirtmek isterim. Bardaktakiler cappy vişne suyu :)


Eşim böyle bir masa ve ortam hazırladığım için çok teşekkür etti. Her zaman olmasada arasıra light bir erkek olmak iyidir :)



Günün akşamında televizyonda izlediğimiz Tv programları ile uyuyakalmışız. Sabah kalkıp kahvaltı için otelin restorantına geçtik. Kahvaltısı son derece güzel ve yeterliydi. 


Güzel anılar ile Ağva gezimizi sonlandırma vakti gelmiş ve yola çıkmıştık. Dün gelirken de yolda sis vardı ama bu kadar değil. Sanırım sabah saatlerinde olması nedeniyle hava çok sisliydi. Kazasız belasız güzel bir günün ardından dönüşümüzü sağ salim tamamladık.


Rota                : Şile / Ağva
Mekan             : () 5 Yıldız 
Yol süresi        : Yaklaşık 1 saat 30 dk ile 2 saat arası gidiş
Sonuç             : Şile Fenerine sırf manzarası için gidilir, Ağva'nın köy yollarından geçip Kilimli koyunu mutlaka ziyarete gidin. Güzel resim çeken bir telefon veya fotoğraf makinesi götürmeyi unutmayın. Ağva merkezde uygun fiyatlı yeme-içme için sahildeki denizciler kooparatifi tercih ederbilirsiniz (kahvaltı 15 TL-Çay 1 TL), Konakladığımız Ağvainn otelin odası yemeği ve ilgisi güzeldi tavsiye ederim.
Günün Müziği : Merve Özbey - Yaş Hikayesi
Harita             : 

21 Şubat 2016 Pazar

POLONEZKÖY

Hafta boyunca yağan yağmur ve soğuk havanın ardından, inşallah pazar günü hava güzel olur da kendimizi Polonezköy'e atarız diye umutla bekliyordum. Neyse ki şansımıza hava güzeldi ve bizim için yola çıkma vakti gelmişti. FSM Köprüsüne giderken Kavacık sapağından geçip Polonezköy tabelalarını takip ederek ulaşılabiliyor bu güzel mekana.

Gittiğimizde Polonezköy tahminimden daha kalabalıktı. Aracımı uygun bir yere park ettikten sonra hemen meydanda bulunan Arıcılık müzesini ziyaret ettik.

Sanırım burada arıları epey çalıştırmışlar :)Arılardan arı sütü, arı kremi ve propolis gibi ürünler elde etmişler . 850 gramlık kavanozlarda satılan ballar 60 TL'ydi. İçeride arıcılıkla ilgili daha detaylı ürünler gördük.


Hemen buranın arka tarafında bulunan Ağaç Oyma sanatının sergilendiği açık hava müzesine geçtik.


Benim 2 katım uzunluğundaki ahşap heykellerle resim çekildim.

Köy meydanında bulunan haritadan etraftaki turistik yerleri görmek mümkün. Hemen hepsi yürüyüş mesafesinde olan yerleri ziyaret etmeden dönmeyin derim.


Bu yol üzerinde Meryem Ana Kilisesi var. Konum olarak Polonezköy'ün hemen ilk girişine denk geliyor. Gittiğimde kapalı olduğundan ziyarete açık olup olmadığını bilmiyorum. Buranın hemen karşısında ise Hristiyan mezarlığı mevcut.


Polonezköy'ü eğer hafta sonu ziyaret ederseniz mezarlığın yukarısına doğru giden yolda park etmiş araçların oluşturduğu kalabalık bir meydan göreceksiniz. Burası Polonezköy tabiat parkı yürüyüş parkurunun başlangıç noktası.


Bizler hazırlıklı geldiğimizden üzerimizde yürüyüş yapmak için uygun kıyafetler vardı. Parkurun toplam uzunluğu 4.8 Km. Yürüyüş yapmak için havada uygun olunca koyulduk yola. Eşimle sohbet ederek geldiğimden mi bilinmez yolu kısa bir süre sonra yarılamışız bile.


Doğa ana bütün güzelliklerini sergilemiş güzelce vakit geçirmemizi sağlıyordu. Özellikle ben artık İstanbul'un beton yapısından tamamen bıkmış birisi olarak burayı şiddetle tavsiye ederim. Orman yolu harika!...


Bizler bu parkuru yaklaşık 45 dakikada tamamladık. Ara ara resim çekilmek için durup dinlendiğimiz ve doğanın sesini dinlediğimiz doğrudur :)


Parkuru tamamladıktan sonra, yolu takip edip Polonezköy'ün meydanına giderken Cam Sanat Müzesinde bulduk kendimizi.


Burada tahmin edeceğiniz gibi camdan süs eşyaları yapılıp satılmakta. Çocukların el becerilerini geliştirmesi açısından 10 TL karşılığında atölyelerde süs eşyaları imalatı imkanı da var...
Polonezköy'de uğramadan gitmeyin diyeceğim 2 yerden daha bahsedeceğim. Buralara daha önce gelmiş birisi olarak tarihte yolculuk yapmayı severseniz mutlaka uğrayın derim. 

ZOSIA TEYZENİN ANI EVİ

Polonezköy Polonyalıların yerleşim yeri olduğu için bu ismi almış. Zosia Teyzenin Anı Evi ise buraya yerleşen ilk Polonyalılardan olması ve o tarihten bugüne kadar tarihini muhafaza etmesi açısından önemlidir.


İçeriye giriş 3 TL ve Zosia Teyze ile ilgili bir çok resim ve makale mevcut. Polonyalı bir çok komutanın giydiği elbise ile aldığı madalyaların da sergilendiği anı evi Meryem Ana kilisesi ile ahşap oyma sanatının sergilendiği açık hava müzesi arasında kalıyor.


Bir diğer tavsiye edeceğim müze ise TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARA AİT ÖLÇME VE AYDINLATMA MÜZESİ. Normalde Pazar günleri kapalı olan bu müzede ilginizi çekebilecek bir çok ilginç alet göreceğinize emin olabilirsiniz. Ben gittiğimde müzedeki görevli abi tesadüfen uzaktan gelen bir akrabasına burayı göstermek için o gün müzeyi bir süreliğine açtı. Yani burayı ziyaret etmek için Pazar hariç bir günü tercih etmelisiniz. Ayrıca Polonezköy'ün girişinde küçücük bir MÜZE tabelasını takip ederek ulaşabiliyorsunuz. Bu tabelayı görmez ve yolunuza devam ederseniz burayı bulma ihtimaliniz maalesef yok. Burada ilk hassas teraziden tutunda ilk çağlarda kullanılan aydınlatma aletlerine kadar bir çok tarihi materyal mevcut.


Siz etrafı dolaşırken buradaki abi size baktığınız aletler ile ilgili bilgi veriyor. Son olarak alttaki resimde dinamo sistemi ile ışık üretme ve ilk göz şaşılığını tespit eden cihazları görüyorsunuz. Hemen her ülkeden toplanmış tuğlaların sergilendiği duvarda ilginizi çekecek yerlerden olacağına emin olabilirsiniz.


Rota                : Polonezköy / Beykoz
Mekan             : (Yıldız 
Yol süresi        : Yaklaşık 30 dk. gidiş
Sonuç              : Markalaşmış bir kaç mekan var (Stella, Leonardo, Polina gibi) Fiyatlar pahalı (Kahvaltı Kişi başı 40 TL civarı ve serpme olduğu söyleniyor), Ulaşımı kolay, Gün içinde dolu dolu gezip dolaşabileceğiniz mekanları mevcut ( Arıcılık Müzesi, Ağaç Oyma Sanatı, Meryam Ana Kilisesi, Zosia Rizi Teyzenin anı evi, Polonezköy Tabiat Parkı ve Yürüyüş Parkuru 4.8Km)
Günün Müziği : Koray Avcı - Hoşgeldin
Harita             : 

9 Şubat 2016 Salı

TÜRK KAHVESİ - KÖRFEZ | DERİNCE HARİKALAR DİYARI - KOCAELİ

Hafta sonu kaçamağı için güzel bir pazar gününe uyandık. Bu hafta rotamızı epey zamandır gitmediğimiz Körfez'de ki TÜRK KAHVESİ ve DERİNCE HARİKALAR DİYARI olarak belirledik. Tuzla'yı geçtikten sonra İstanbul'un yoğun trafiğinden kurtulmak bile ilaç gibi geliyor insana. Gittiğimiz mesafe Türk Kahvesi için ortalama 60-70 Km kadardı. E-5 otoyolundan giderken Körfez ilçesi sınırları içerisinde Türk Kahvesi turistik tabelasından içeri girerek ulaşılıyor bu şirin mekana.


Buraya gelipte çay içecek halimiz yok :) Şahsen kahveyle çok fazla aram yoktur. Hatta hiç aramam ama madem böyle bir mekana geldik kahvelerimizi söyleyelim dedik. 


Eşim ve annem Türk kahvesi içerken ben değişiklik yapıp dibek kahvesi istedim. Kendi kendimize resim çekmeye cebelleşirken görevli arkadaş sağolsun resmimizi çekti bu güzel mekanda.


İçerisi gayet hoş ışıklandırılmış ortada dolu olmayan bir havuz ve fıskiyesi vardı. Duvarlarda Osmanlı motifleri ve simgeleri vardı. Tarihte yolculuk ediyormuş hissi veriyor insana bu mekan.


Kahvelerimizi bitirdikten sonra sonraki hedefimiz olan Derince Harikalar Diyarına doğru yola koyulduk. Hemen burası için özet geçeyim.

Rota                : Türk Kahvesi / Körfez - Kocaeli
Mekan             : (Yıldız 
Yol süresi        : Yaklaşık 45 dk. gidiş
Sonuç              : Fiyatlar pahalı (2 Türk kahvesi+1 Dibek kahvesi 19 TL), Mekan Osmanlı motifli, hoş ve görsel, Ulaşım kolay E-5 Körfez altında
Harita             : 


DERİNCE HARİKALAR DİYARI

Kısa bir yolculuğun ardından harikalar sahiline ulaştık. Tabi bizim zamanımızda yoktu böyle yerler. Defnecik görür görmez bir oraya, bir buraya doğru koşturmaya başladı. 


Burası daha önce Seka kağıt fabrikasıymış. 2005 yılında kapatıldıktan İzmit belediyesi tarafından bu hale çevrilmiş, iyi de etmiş. Çocukluğumuzun çizgi film kahramanlarının hemen hepsinin maket hali mevcut burada. Mesela tanıştırayım Rapunzel ve Beyaz Atlı Prensi :)


Alan 30.000 m² olunca içinde epeyce vakit geçirebilecek yerler yapılmış hemen her makete kaydırak ve salıncak yapıldığından Defne'nin gönlünü baya fethetti burası.


Yani biliyorum o kadar çok şey vardı ki burada kızım en çok bu yılan maketiyle vakit geçirdi. Bizi onu tutup başka yere yönlendirsek bile kaçıp kaçıp buna geliyordu :)


Bu da Pamuk Prenses ve 7 cüceler. Hazır gelmişken bir öpücük kondurayım Pamuk Prensese ( Eşim : Umuttttttttttt  )


Sahil boyunca yürüyüş yapıp az ileride bulunan çardaklarda hazırlıklı gelmek şartıyla ailece kahvaltı yapılabilir. Ayrıca mekan içinde ve dışında bir kaç tesiste mevcut.


Bizler oradayken hava her ne kadar güneşli gibi gözüksede soğumaya başlamıştı. Küçük prensesi üşütmemek için Harikalar Diyarında bir kaç resim daha çekilip dönüş yoluna girdik.


İçeride bu şirin değirmen gibi bir kaç görsel mekan daha var. Fakat bizler hemen çıkıştaki kapalı ve sıcak mekana gidip birer çay içerek dönüş yoluna girdik.



Rota                : Harikalar Diyarı / Derince - Kocaeli
Mekan             : (Yıldız 
Yol süresi        : Yaklaşık 50 dk. gidiş
Sonuç              : Mekan çocuklar için vazgeçilmez derecede güzel, Ulaşım kolay, 30.000 M²'lik dev alan, Yanınızdaki kişiye "aaaaa küçükken bak bilmem neyi izliyorduk hatırlıyormusun o da var" demeniz muhtemel :)

Harita             :






18 Ocak 2016 Pazartesi

BUSE CAFE-ANADOLU FENERİ / BEYKOZ

Havaların soğumasıyla birlikte pek fazla dışarı çıkamaz olduk. Küçük kızım Defne'de evde sıkılmış olacak ki dışarıya çıkmak için sürekli kaçma teşebbüsünde bulunuyordu :) Ne olursa olsun kendimi dışarı atmaya şartlanmıştım. Gidecek rotam dahi belli değildi. Annem ve arkadaşımı alarak yola çıktık. Arabada nereye gittiğimizi bilmeden sohbet ederek gidiyorduk. Daha Bostancı-Kavacık arasında trafik kendini belli edince, acaba geri mi dönsek diyede düşündüm...

 
Yanımızda bebekte olduğundan sıcak bir ortam düşünürken aklıma Anadolu Fenerinde ki Buse Cafe geldi. Hem sıcak sobalı bir ortam, hem de fiyatları uygun hoş bir mekan. Anadolu Feneri yoluna doğru sürmeye başladım. Hava daha da kötü olmaya başladı. Bir yandan aracın sileceklerinin zaman zaman yetmeyeceği kadar yağmurla uğraşırken, bir yandan da havanın sisli olması daha yavaş gitmemize neden oldu.


En son yazın geldiğimde yol çalışmaları vardı fakat görüyorum ki tertemiz bir şekilde yollar güzelleşmiş. Aracımı uygun yere park edip, yoğun yağmur altında mekanın durumunu kontrol etmeye gittim. İçeri girince sobanın sıcaklığı yüzüme vurdu resmen. Hiç vakit kaybetmeden kızım Defne'yle annemi de arabadan çağırarak içeri girdik. Biraz ısındıktan sonra artık montlarımızı çıkartacak kadar sıcak olmuştu.


Mekanda 4 kişiden oluşan 2'si Türk 2'si yabancı başka kişilerde vardı. Aralarında iş ve İstanbul'un güzellikleri hakkında konuşuyorlardı. Aslında maksat sıcak bir ortamda oturup ısınmaktı. Hepimiz tost ve çay söyledik kendimize. Defne hanıma da çok sevdiği ayran...


Dışarıda buz gibi hava, tepemizde patır patır yağan yağmurun ve rüzgarın sesi beni mest etti. Keşke daha önce buraya gelip bütün günü burada bitirseydim dedim kendi kendime. Harika bir manzara ve ortama sahiptik. İçeride çalan müzikleri cd falan sanıyordum ama müzik setinin yanına gidince 107.4 frekansında olduğunu gördüm. Tam da buraya uygun müzikler çalıyordu. Dışarıda da tabiri caizse kıyamet kopuyor gibi fırtına vardı...


Diğer oturan grup kalktıktan sonra mekan bize kaldı. Kızımla masalar etrafında oyun bile oynadık. Hava git gide kararmaya başlamıştı. Yakın zamanda havanın yine kötü olduğu bir gün buraya gelmek isterim. Çünkü hava kötüyken mekanın keyfi daha güzel çıkıyor.


Sobanın yanında iyice ısınarak yavaş yavaş gitme hazırlıklarına başladık.


Buse Cafe'den ileriye gidildiğinde Anadolu Feneri'nin çıkmaz yolundaki cami ve fenere ulaşılabiliyor. Hava şartlarından dolayı, kısa bir mesafe olmasına rağmen kızımı üşütmemek için oraya gitmedim. Son olarak Cafe ve Cami yolunu çekerek mekandan ayrıldık...


Rota                : Buse Cafe / Anadolu Feneri-Beykoz
Mekan             : ()  5 Yıldız 
Yol süresi        : Yaklaşık 1 saat 15 dk gidiş
Sonuç              : Fiyatlar uygun (3 yarım ekmek tost, 3 çay, 1 ayran 20TL), Mekan manzarası ve konumu çok güzel, Ahşap dekorasyon ayrı bir hava katmış, doğal ve hoş mekan...
Harita             :